
Roma Roma Roma.. Kalbi kalır adeta insanın. Tarihse tarih, kültürse kültür, sanatsa sanat, yemekse yemek, şarapsa şarap ve tabi ki de aşk… Hepsinin birleşimi bir şehir düşünün ve kendinizi Roma’da bulun.Italya’nın başkenti Roma’nın 3.000 yıllık tarihi bulunmakta ve Avrupa’nın en köklü medeniyetine sahip bir şehir.Saraylar, bazilikalar, müzeler, tarihi yıkıntılar, anıtlar, heykeller, çeşmeler ve meydanları ile Rönesans dönemini size derinden yaşatıyor.
Yükselen İtalyan müzikleri eşliğinde yenen pizzalar ve yanında olmazsa olmaz şarap! Roma‘ya ilk gelir gelmez yaptığım bu oldu. Bu keyfin tadı bambaşka..Bir de Tiber Nehri‘nin etrafında yürüyerek romantik dakikalar yaşamak ve akabinde nehrin diğer tarafında kalan ve daha sakin olan Trastevre Meydanı‘nda bahsettiğim şarap ve pizza ikilisini sipariş etmek 🙂 9 sene olmuştu Roma’ya geleli, dile kolay. O zaman ilk Avrupa turumdu ve çok daha farklı ve büyülü idi benim için. Zira ilk gelişimde babam ile idim, bu defa ise çok başka bir deneyimdi benim için.
Daha önce gelmiş olduğum ve rotamda birçok yer olduğu için Roma’da iki gün kalmak benim için yeterli oldu. Ancak her bir noktayı detaylı gezmek isterseniz 3 gün ayırmanızı tavsiye ederim. Aksi halde bitirmek İmkansız.
Roma’da başlıca görülmesi gereken yerler
- Kolezyum(Colosseo)
- Roma Forumu (Foro Romano)
- Vittorio Emanuelle II Abidesi
- Capitolino Tepesi
- Pantheon
- Navona Meydanı
- Trevi çeşmesi
- Santa Maria Maggiore Bazilikası
- Villa Borghese Parkı
- İspanyol Merdivenleri
- Vatikan Müzeleri
- Castel Sant’Angelo
- Trastevere
1-Collesium

Roma’nın simgesi ilk durak tabi ki Kolezyum. Şehre geldiğim ilk gün otele eşyaları koyar koymaz kendini şehrin sokaklarına atıp, ilk Kolezyum’a doğru yol aldım.
Campitelli – Piazza del Colosseo Meydanında yer alan ünlü anıt yapı Kolezyum, bir açık hava tiyatrosu olup, gladyatörlerin savaştırıldığı bir alan olarak kullanılıyormuş. M.S 72 yılında yapılan yapı o dönemler 55.000 seyirciyi bünyesinde barındırabiliyor ve görkemli savaşları izlemelerine olanak sağlıyormuş. Görkemli taştan amfi tiyatro, Roma halkına Flavian hanedanından İmparator Vespasian tarafından yaptırılmış. Taş ve beton malzeme kullanılarak yapılan tiyatro, amfi tiyatroların en büyüğü niteliğindedir.
Şu anda içi ve dışı tadilat halinde olan Kolezyum’a ilk geldiğimde içine girmiş olsam da, bu defa bunu gerekli bulmadım. Eğer içeri girmek istiyorsanız uzun kuyruklar olduğu için biletinizi önceden internet üzerinden almanızı tavsiye ederim.
Kolezyum’un resmi internet sitesinden alabileceğiniz giriş biletinin fiyatı 12 Euro, 18 yaşından küçükler ve 65 yaşından büyükler için giriş ücretsiz. 18–25 yaş arası için indirimli bilet fiyatı 7,50 Euro ancak bu Avrupa Birliği vatandaşları için geçerli. Her ayın ilk Pazar günü de giriş herkes için ücretsiz. Online bilet almanız halinde 2 Euro da rezervasyon ücreti söz konusu.
2-Roma Forumu


Kolezyum’dan çıktıktan sonra yürüyerek ulaşabileceğiniz Roma Forumu, şu an tarihi yıkıntılar halinde. M. Ö 7. Yüzyılda yapımına başlanan yapı, 900 sene kadar devletin başkenti olarak kalmış. Kare şeklinde yapılan yapı, yine Roma dönemi yaşamına dair ipuçları veriyor.Burada önem arz eden ve görülmesi gereken yapılar; Castor ve Pollux Tapınağı, Romulus Tapınağı, Satürn Tapınağı, Vesta Tapınağı, Venus ve Roma Tapınağı, Aemilia Bazilikası, Julia Bazilikası, Septimius Severus Kemeri, Titus Kemeri, Rostra, Hostilia Mahkemesi, Maxentius ve Konstantin Bazilikaları, Tabularium, Antoninus ve Faustina tapınakları, Urbi Göbeği ve Sezar Tapınağı’dır.
3-Vittorio Emanuelle II Abidesi
Roma Forumu’ndan çıktıktan hemen sonra buraya gelebilirsiniz. Birleşmiş İtalya Krallığı’nın ilk kralı II. Vittorio Emanuelle için inşa edilen anıt saf beyaz mermerden yapılmış. Yukarıya doğru genişleyen sepet şeklindeki sütunları, at üstündeki Vittorio Emanuele heykeli, sağ ve sol üst köşelerde ise tanrıça Victoria’nın üstünde olduğu dört at heykeli bulunan bina 1885-1991 yılları arasında neoklasik tarza yapılmış.
Zaten önünden geçerken görüp ihtişamına kapılmamanız mümkün değil. Otomatik olarak kendinizi merdivenlerinden çıkarken ve nihayetinde içeri girerken buluyorsunuz. İçeri giriş ücreti bulunmuyor. Yapının içinde dolaştıktan sonra avluya çıkıyorsunuz ve buradan Venezia Meydanı’nı tepeden izleyebilirsiniz. En tepede girişi 8 Euro olan bir seyir terası bulunuyor ama buraya çıkmazsanız da avludan ilerlediğinizde Kolezyum’u ve Forumu göreceğiniz harika bir manzara sizi bekliyor olacak.
4-Pantheon
Ah buranın yapısına hep hayran oluyorum. Sütunların ihtişamı beni benden alıyor. İçeri girdiğinizde ise bambaşka bir güzellik.Pantheon, antik Roma’nın tüm tanrıları için tapınak olarak inşa edilmiş. Pagan tapınağı olarak inşa edilmesine karşın sonradan kiliseye dönüştürülen yapının gizemi buradan geliyor sanırım. İkisinin birleşimi sonucunda büyüleyici bir etkiye sahip. Kubbesinin yüksekliği 43 metreye ulaşıyor, tepesindeki daire şeklinde bulunan boşluktan ışık huzmesi içeri giriyor. Apayrı bir güzellik katan bu ışık, tek kaynak. Pantheon’da Victor Emmanuel II ve Umberto I ile sanatçı Rafael’in mezarları da yer almaktadır. Giriş ise ücretsizdir.
4-Navona Meydanı (Piazza Navona)
İtalya’da kendizi yolun rehberliğine bıraktığınızda dahi birbirinden güzel ve görülmesi ve yerlere kendiliğinizden çıkıyorsunuz zaten. Navona Meydanı da böyle bir yer. Tam ihtiyacım olan anda karşımda beliren, bir dinlenme noktası.Fontana dei Quattro Fiumi’nin (4 nehir çeşmesinin) ayrı estetik kattığı meydanda sokak çalgıcıları, performans sanatçıları, cafeler, “gelato”cular (muhteşem İtalya dondurması) ile hareketli bir meydan.
5-Trevi Çeşmesi (Fontana Di Trevi)
Birleşmiş İtalya Krallığı’nın ilk kralı II. Vittorio Emanuelle için inşa edilen anıt saf beyaz mermerden yapılmış. Yukarıya doğru genişleyen sepet şeklindeki sütunları, at üstündeki Vittorio Emanuele heykeli, sağ ve sol üst köşelerde ise tanrıça Victoria’nın üstünde olduğu dört at heykeli bulunan bina 1885-1991 yılları arasında neoklasik tarza yapılmış. Zaten önünden geçerken görüp

ihtişamına kapılmamanız mümkün değil. Otomatik olarak kendinizi merdivenlerinden çıkarken ve nihayetinde içeri girerken buluyorsunuz. İçeri giriş ücreti bulunmuyor. Yapının içinde dolaştıktan sonra avluya çıkıyorsunuz ve buradan Venezia Meydanı’nı tepeden izleyebilirsiniz. En tepede girişi 8 Euro olan bir seyir terası bulunuyor ama buraya çıkmazsanız da avludan ilerlediginizde Kolezyum’u ve Forumu göreceğiniz harika bir manzara sizi bekliyor olacak.
Trevi olarak adlandırılan çeşmenin adı da, “üç yol” demek olan “trevi”den gelmektedir.Çeşmenin olayı bozuk para atılarak dilek dinlenmesi. İnanca göre; sağ eliniz ile, sol omzunuz üzerinden çeşmeye para atarsanız, dileğinizin kabul olacağı şeklinde 🙂
6-İspanyol Merdivenleri
Hiç öyle gözünüzde büyütmeyin burayı. Çok meşhur ama çok ilginç bir şey ile karşılaşmıyorsunuz. Tavsiyem sabah erken saatlerde veya akşam gün batımında gidin, atıştırmalık bir şeyler veya içeceğinizi alıp keyfini çıkartın. Gün içerisinde çok sıcak ve kalabalık oluyor.
İspanyol merdivenleri denilmesinin sebebi ise yanında İspanyol Konsolosluğu’nun bulunması. Merdivenlerin hemen üst kısmında bulunan Trinita dei Monti Kilisesi güzel bir görüntü veriyor. Bunun dışında başka bir özelliği yok.
Merdivenlerin alt kısmında ise kayık şeklindeki Fontana della Barcaccia (Eski Gemi Çesmesi) çeşmesi yer almakta. 1627’de Pietro Bernini ve oğlu Gian Lorenzo Bernini tarafından yapılmış.
7-Villa Borghese Parkı
İspanyol merdivenlerinden yukarıya doğru çıkıp oradan biraz yürüdüğünüzde işte bu muhteşem parka ulaşıyorsunuz. Sıcağın altında o kadar dolaştıktan sonra bu park cennet gibi geliyor. Gitmeden önce biranızı, şarabınızı (meyve, peynir gibi aperatif şeyler de ekleyebilirsiniz.) alıp parka gidin ve göl manzarasına karşı, püfür püfür esen rüzgar eşliğinde çimlere uzanın ve doğanın keyfini çıkarın.
8-Santa Maria Maggiore Bazilikası
M.S 356 yılında yapılmış. Bazilikanın içerisiden bulunan mozaikler, işlemeler hayran biraktiriyor. Altın işlemeli işçiliği ve özellikle tavanı görülmeye değer. 4. yüzyılda Bakire Meryem’i rüyasında gören Papa Liberus, akabinde bu Bazilikayı yaptırmış.
9-Sant’Angelo Kalesi, Tiber Nehri

Kale ile Vatikan arasında bulunan bir de tünel bulunmakta tünel ise, Papa’nın güvenliğini sağlamak için yapılmış.Mitolojiye göre; baş melek Mikail kılıcını kınına sokarken görünerek o yıllardaki büyük veba salgınını sona erdirmiş ve buna istinaden kaleye adı verilmiş. Kalede Mikail’in iki heykeli bulunmakta. Hapishane olarak da kullanılan kale, Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan da burada tutulmuş.Bu arada kalede Melekler ve Şeytanlar filmi de çekildi 🙂
10-Trasteve
İşte Roma’nın en çok sevdiğim kısmı Trastevere Bölgesi. Tiber Nehri boyunca ağaçlıklı o romantik yoldan yürüyüp, nehir kenarındaki cafelerden birinde express oyudumlamak.Şehrin bu kısmı daha az turistik ve daha dingin. Tüm o görülmesi gereken yerler kısmını bitirip, biraz daha şehri yaşamak istiyorsanız buraya gelin derim.
Vatikan’ın güneyinde yer alan bölge yemek yemek ve bir şeyler içmek için çok daha keyifli. Sebzeli vejeteryan bir pizza ile bir kadeh kırmızı şaraba 10 Euro ödedim. Menüler de var; 1 pizza, brushetta ve bir alkolsüz içecek de yine 10 Euro. Trastevere, Arnavut kaldırımlı sokakları, sarmaşık kaplı tavernaları, küçük lokal cafe ve tavernaları ile hem bohem hem de çok estetik bir bölge.
11-Vatikan
Küçük bir şehir ya da küçük bir devlet ne dersen de.. 900 kişilik nüfus, yönetici ise Papa.. Katoliklerin dini merkezi Vatikan. 100 kişilik İsviçreli muhafızlar tarafından korunan devlet, 1929’da bağımsızlığını ilan etmiş.Ortada Aziz Petrus Meydanı ve Bazilikası, Vatikan Müzeleri, Vatikan Bahçeleri ve Vatikan’ın dışında Sant’Angelo Kalesi. Vatikan’a gitmeye karar verirseniz Aziz Petrus Bazilikası ile Sistine Şapeli’nin yer aldığı Vatikan Müzeleri’ni mutlaka görün derim.
Bir önceki yazımda Kuzey İtalya rotam hakkında detaylı bilgi verdim. Yazıya buradan ulaşabilirsiniz. İlk durağım Roma idi, bundan sonraki durak ise aşık olduğum Toskana bölgesi. Takipte kalarak bir sonraki rotam hakkında bilgi sahibi olabilirsin.
dav